Beyoğlu rapsodisi / Ahmet Ümit.
Language: Turkish Series: ; 264. | Everest yayınlarıPublication details: İstanbul : Everest, 2011.Edition: 38. bsDescription: 408 s. ; 23 cmISBN:- 9789752897380
- PL 248
Item type | Current library | Call number | Status | Date due | Barcode | |
---|---|---|---|---|---|---|
![]() |
Beykoz Üniversitesi Kütüphanesi | PL 248 .U49 B49 2011 (Browse shelf(Opens below)) | Checked out | 27/02/2019 00:00 | 00002030 |
Browsing Beykoz Üniversitesi Kütüphanesi shelves Close shelf browser (Hides shelf browser)
![]() ![]() |
![]() ![]() |
![]() ![]() |
![]() ![]() |
![]() ![]() |
![]() ![]() |
![]() ![]() |
||
PL 248 .U49 BT37 2011 Başkomiser Nevzat : Tapınak fahişeleri / | PL 248 .U49 B33 2013 Bab-ı esrar | PL 248 .U49 B375 2011 Başkomiser Nevzat : Çiçekçinin ölümü / | PL 248 .U49 B49 2011 Beyoğlu rapsodisi / | PL 248 .U49 B49 2013 Beyoğlu'nun en güzel abisi / | PL 248 .U49 B577 2016 Bir ses böler geceyi / | PL 248 .U49 C57 2013 Çıplak ayaklıydı gece / |
Üç arkadaşın öyküsü bu. Beyoğlu'nda büyümüş, Beyoğlu'nda yaşayan üç ayrı kişilik, üç ayrı kimlik, üç ayrı insan. Ölümsüzlük merakıyla başlayan ölümler. Her cinayetin ardında gizemli bir neden... Ve soruşturma boyunca adım adım, bina bina, sokak sokak Beyoğlu. O çoksesli, çokrenkli, çokdilli, çokkültürlü Beyoğlu. Günümüzün Babil Kulesi... İnsanın bencilliğini, acımasızlığını, öfkesini, çaresizliğini en iyi anlatan mekân... Soluk soluğa bir gerilim, benzersiz bir final...Çok kollu, çok dallı büyük bir ırmağa benzeyen bu muhteşem cadde, papazı, fahişesi, cami hocası, pezevengi, hahamı, Alevi dedesi, bankacısı, işportacısı, öğrencisi, öğretmeni, tinercisi, dönercisi, dekoratörü, evsizi, midye satıcısı, esrar satıcısı, kanun kaçağı, Anadolu kaçağı, Avrupa kaçağı, Amerika kaçağı, Afrika kaçağı, yani yaşam kaçağı, beyazı, karası, sarısı, kızılı yani insan görünümünde olan kim varsa, hepsini, herkesi sorgusuz sualsiz kucaklamıştı.Kiliseleri, camileri, sinagogları, hanları, hamamları, bankaları, giyim mağazaları, kitabevleri, meyhaneleri, birahaneleri, şaraphaneleri, kafeleri, kültürevleri, randevuevleri, sinemaları, tiyatroları, galerileri, vakitleri çoktan dolduğu halde ömür sürmeye çalışan bilmem kaç yüzyıllık inatçı binaları, dar sokakları, kör çıkmazlarıyla Grande Rue de Pera, Cadde-i Kebir, İstiklal Caddesi ya da Beyoğlu nasıl adlandırılırsa adlandırılsın burası her gün, her an değişen yeryüzünün en büyük tiyatro sahnesi gibiydi."